İçeriğe geç
Print Friendly, PDF & Email

2023 Seçimleri

Oy ve Ötesi’nin 2023 genel seçimi ve cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili olarak hazırlayıp anayasa hukukçularına yönelttiği soruları Prof. Dr. Ece Göztepe ve Dr. Öğretim Üyesi Zülfiye Yılmaz yanıtlamışlar ve daha sonra Bilkent İnsan Hakları Merkezi’nin sayfasında yayınlanmak üzere birleştirerek aşağıdaki metni oluşturmuşlardır.

Oy ve Ötesi’ne, ayrıntılı soruları ve cevaplarımızı birleştirerek yayınlamamıza izin verdiği için teşekkür ederiz.

***

Mevcut durumda seçimlerin ertelenmesi mümkün müdür?

Seçimler TBMM tarafından savaş hâli dışında ertelenebilir mi?

Cevap:

Anayasanın 77. maddesi TBMM ve cumhurbaşkanı seçimlerinin aynı gün yapılacağını, 78. maddesi de savaş nedeniyle ertelemenin mümkün olduğunu belirtmektedir.

AY madde 78/1 tek bir koşula bağlı erteleme nedeni öngörmekte ve buna da koşulların tekrar değerlendirilmesi şartıyla sınırlı bir süre için izin vermektedir:

(1) Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir.

(2) Geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir.

Peki bu usul nedir? AY madde 92 bunu düzenlemektedir:

◦ Milletlerarası hukukun meşrû saydığı hallerde savaş hali ilânına ve Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.

◦Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde veya ara vermede iken ülkenin ani bir silahlı saldırıya uğraması ve bu sebeple silahlı kuvvet kullanılmasına derhal karar verilmesinin kaçınılmaz olması halinde Cumhurbaşkanı da, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verebilir.

Savaş ilanını düzenleyen 92. madde uyarınca ancak “Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde” TBMM savaş hali ilanına karar verebilir. Burada milletlerarası hukukla kastedilen şey ise, herhangi bir uluslararası belge değil, Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 51. maddesidir[1]. Kararların alınmasıyla ilgili olarak, özel bir karar yeter sayısı öngörülmediğinden, AY madde 96’daki basit çoğunluk yeterlidir[2].

92. maddenin 2. fıkrasında, TBMM’nin görev başında olmaması halinde cumhurbaşkanına sadece Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına izin verme yetkisi tanınmıştır. Savaş ilanı yetkisi buna dahil değildir.

Bu hükümler dışında bir seçim erteleme imkânı Anayasada mevcut değildir. Anayasanın bu çerçevesine uygun olarak, 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu (madde 6) ile 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu da (madde 5) bu doğrultuda düzenlemeler barındırmaktadır.

Türkiye gibi temsili rejimlerde, halkın yönetime katılması seçimler dışında pek mümkün olmamaktadır. İfade hürriyeti, toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı yanında dilekçe hakkı ve grev gibi düzenlemelere Anayasa izin verse de bu düzenlemeler uygulamada işlevsizdir. Haliyle seçim olgusu halkın kendi kaderini tayin hakkı bakımından dilediği yönetimi seçebilmesi ve mevcut yönetimden hesap sorabilmesi için tek imkândır. Bu nedenle seçimlerin ertelenmesi ancak savaş gibi bir olağanüstü nedenle mümkün olabilecektir ve bunun dışında bir başka olağanüstü neden erteleme için yeterli olmayacaktır.

Seçimler Cumhurbaşkanı kararı veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile ertelenebilir mi?

Cevap:

Hayır. Anayasanın 104. maddesinde geçen ve “münhasır kanun alanı” denilen kavram burada uygulama alanı bulacaktır. 104. maddenin 17. fıkrasına göre, olağan Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin (CBK) dokunamayacağı çekirdek alanda yer alan seçme ve seçilme haklarıyla ilgili olarak, ilk elden/asli düzenleme yapabilen (Anayasadan doğrudan aldığı yetkiyle) CBK’ler ya da ikincil/türev nitelikte kararlar yoluyla düzenleme yapılamaz.

Seçimlerin OHAL Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile ertelenmesi mümkün müdür? Tüm Türkiye’de OHAL ilan edilirse yanıt değişir mi?

Cevap:

Olağanüstü hal Anayasanın 119. maddesi uyarınca, sebebe, süreye ve yere bağlı olarak ilan edilebilir. Türkiye’nin önündeki Meclis ve cumhurbaşkanı seçimleri ise tüm ülkede ve yurtdışı temsilcilikler/sınır kapılarında yapılacaktır. Her ne kadar aynı maddede, OHAL CBK’lerinin kanun gücünde olduğu ve olağan CBK’lerin tabi olduğu 104. madde sınırlarına uymak zorunda olmadığı ifade edilse de, 10 Şubat 2023’te ilan edilen olağanüstü hal, tabii afet nedeniyle ve 10 ilde, 3 ay süreyle ilan edilmiştir. Anayasanın 119. maddesi, OHAL düzenlemelerinin OHAL’in gerekli kıldığı konularda ve 15. maddeye uygun yapılacağını belirtmektedir. Bu halde, OHAL’in ilan amacına uygun, olağan düzene dönmeye yönelik afet yönetiminden kaynaklı önleme, müdahale ve iyileştirme tedbirleriyle[3] sınırlı ve bu amaca ulaşmak için elverişli, zorunlu ve ölçülü tedbirlerin alınması gerekecektir. Tüm ülkede Meclis ve cumhurbaşkanı seçimlerini bir yıl ertelemek bu kapsamda OHAL’in anayasal sınırlarına aykırı olacaktır.

OHAL tüm ülkede ilan edilseydi de, mevcut seçimlerin ertelenmesi hem 78. madde sınırlaması, hem OHAL ilan sebebinin gerektirdiği düzenlemelerle sınırlı önlem alma yükümlülüğü (Madde 119 ve 15) nedeniyle mümkün olmazdı. Çünkü tıpkı AY madde 15/2’deki OHAL’de dahi dokunulamayan haklar gibi, AY madde 78 de OHAL ile alınabilecek tedbirlere ilişkin istisna bir hükümdür ve OHAL CBK’leriyle hükümsüz kılınamaz.

YSK’nin seçim erteleme yetkisi var mıdır? Bu bağlamda, YSK’nin kar nedeniyle yolların kapanması ve benzeri gerekçelerle mahalli idareler seçimlerini ertelediği eski tarihli kararları ne anlam ifade eder?

Cevap:

Yüksek Seçim Kurulu Anayasanın 79. maddesi uyarınca, seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma yetki ve görevine sahiptir. Bu husus kendi kuruluş kanunu olan 7062 sayılı Kanunun 6. maddesinde de teyit edilmiştir. Haliyle Kurulun seçimlere dair yetkisi, Anayasada esasları tespit edilen seçimlerin düzen içinde yönetiminden ibarettir.  Burada Kurul’a verilen düzenleme yetkisi, bağlı bir yetkidir ve kanun koyucu tarafından Anayasa ile ilgili seçim kanunlarında kendisine verilen yetkileri kullanmaktan ibarettir.

Anayasanın 6. maddesi uyarınca, hiçbir organ kaynağını Anayasadan almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Kendisine tanınan düzenleme yetkisi, zamanı gelen seçimlere ilişkin seçim takviminin ilanından seçim sonuçlarının kesinleşmesine kadar geçecek evrede seçimlerin düzen ve güvenliğini sağlamaktan ibarettir.

Geçmiş yıllarda, yerel seçimlerle ilgili örnek gösterilen kararların özel koşulları ve seçim takviminin halihazırda başlayıp başlamadığı dikkate alınmadan bugünkü koşullara uyarlanması mümkün değildir. Geçmişteki kararlarının içtihadi olması ve normatif bir düzenlemeye açıkça aykırı olmaması nedeniyle (çünkü örnek olarak sunulan söz konusu kararlar yerel seçimlere ilişkindir), genel seçimler ile cumhurbaşkanı seçimlerine uygulanması mümkün değildir.

Kaldı ki 23 Şubat 2023 tarihli bir kararında YSK[4], Elazığ’da depremden etkilenen Güneykent Mahallesinde muhtarlık seçimlerinin zamanında (5 Mart 2023) yapılacağına hükmetmiştir.

AYM’nin 2012/30 E. 2012/96 K. sayılı kararı, seçimlerin deprem nedeniyle ertelenebileceği anlamına gelir mi?

Cevap:

İlgili karardaki iptal istemini ve Mahkemenin yorumunu öncelikle doğru tespit/analiz etmek gerekir. İptal davasını açanlar, 2012 tarihli Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun, cumhurbaşkanı seçimlerinin savaş nedeniyle bir yıl ertelenmesine dair 5. maddesinin anayasaya aykırı olduğunu iddia etmiştir.  Zira Anayasa’da ilgili dönem itibarıyla yalnızca TBMM seçimlerinin savaş nedeniyle bir yıl ertelenmesi hükmü vardır. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği hükmü 2007’de anayasaya işlenmiş olsa da, halihazırda TBMM t arafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı olduğundan, hükmün uygulanması 2014’te gerçekleşecektir.  5678 sayılı Anayasa Değişikliği Hakkında Kanun ile 102. maddeye eklenen son fıkra, Cumhurbaşkanının seçimine dair usullerin kanunla belirleneceğini ifade etmektedir. Fakat, tıpkı TBMM seçimleri gibi savaş nedeniyle bir yıl geriye bırakma hükmü, Anayasa’nın 102. maddesine eklenmemiştir.

O halde davadaki hukuki sorun, yasama yetkisinin genelliği ilkesinin bu düzenlemeyi kanunla yapmaya izin verip vermediğine ilişkindir. Bunun anlamı da şudur: Kanun koyucu anayasaya aykırı olmadığı sürece her konuyu dilediği kadar detaylı düzenleyebilir, ama somut olayda üst sınır aşılmıştır iddiası vardır. 2012 tarihli Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’ndaki savaş nedeniyle bir yıl geriye bırakma hükmünün, savaş nedeni halihazırda Anayasada erteleme sebebi olduğundan, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’na da işlenmesini Anayasa Mahkemesi anayasaya aykırı bulmamıştır. Bunu yasama yetkisinin genelliğinin sınırları bakımından ayrıca tartışmak gerekir. Fakat kararda, konumuz bakımından tartışmayı yaratan, anayasallık denetiminin ciddiyetine uymayan muğlak dildir. Zira taleple bağlı bir değerlendirme yapması gereken Anayasa Mahkemesi, savaş nedeniyle bir yıl ertelemeyi düzenleyen kanun hükmünde ve bunun iptali isteminde, adeta “savaş benzeri başka mücbir sebepler” ifadesi varmışçasına fir ifade kullanmıştır. Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 153. maddesi uyarınca, kanun koyucu gibi hareketle hüküm tesis edemez. Anayasada olmayan seçim erteleme nedenleri yorum yoluyla Anayasaya eklenemez. Bu tartışmayı yaratan Mahkemenin özensiz karar yazma dilidir. Bunun ötesinde karara başka hukuki bir anlam yüklenemez.

Öte yandan TBMM seçimleri ile Cumhurbaşkanı seçimlerinin aynı gün yapılacağı 2017 anayasa değişikliği (6771 sayılı Kanun) ile anayasaya işlendiğinden (Anayasa, Madde 77) bu atıf yapılan kararın şu anki hukuki tartışmaya hiçbir katkısı kalmamıştır. Haliyle Anayasada şu an seçimler bakımından tek bir erteleme nedeni vardır, o da TBMM’nin ilan edebileceği savaş hali ilanıdır.

Seçimin zamanında yapılmasını sağlamak için milletvekillerinin elinde herhangi bir imkân var mıdır? Milletvekillerinin istifa ederek seçimi zorunlu kılabileceği çokça dile getiriliyor; muhalefet milletvekillerinin sayısı bu yola başvurmak için yeterli midir?

Cevap:

Anayasanın 77. maddesi, Cumhurbaşkanı seçimleriyle TBMM seçimlerinin 5 yılda bir aynı gün yapılacağını belirtmektedir. En son 2018’de yapılan bu seçimlerin Haziran 2023’te tekrar edilmesi gerekmektedir. Seçimlerin öne alınması ise ancak Anayasanın 116. maddesi uyarınca üye tamsayısının 3/5 çoğunluğu olan 360 milletvekilinin kararıyla mümkündür. Mayısta seçim yapma iddiası esas olarak bu erken seçim kararına bağlıdır ve ortada karar yok iken Mayıs’ta seçim yapılması arzusu, anayasa dışı bir temenniden ibarettir.

Erken seçim kararı alınması halinde yine her iki seçim de aynı gün yapılacaktır. Bunun dışında ileri almaya yönelik tek düzenleme 78. maddedeki savaş nedenidir. Milletvekilleri seçimlere dair mümkünse hiçbir karar almazsa, temsili demokrasi olağan sürecini yaşayabilecektir.

AY madde 78 ara seçimi de düzenlemektedir. Ara seçim TBMM’nin takdirinde olan ve olmayan koşullara bağlı olabilir. Ancak mevcut durumda bu maddenin uygulanması mümkün değildir.

Maddeye göre,

◦ Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliklerinde boşalma olması halinde, ara seçime gidilir. Ara seçim, her seçim döneminde bir defa yapılır ve genel seçimden otuz ay geçmedikçe ara seçime gidilemez. Ancak, boşalan üyeliklerin sayısı, üye tamsayısının yüzde beşini bulduğu hallerde, ara seçimlerinin üç ay içinde yapılmasına karar verilir.

◦ Genel seçimlere bir yıl kala, ara seçimi yapılamaz.

Bu hüküm uyarınca bütün TBMM üyeleri istifa etse bile, yapılacak olan seçim ara seçim değil, genel seçim olacaktır. Mesele ara seçimi zorlamak değil, genel seçimin ertelenmesinin koşullarının oluşup oluşmadığını tespit etmektir. Yukarıda da belirtildiği gibi, AY 78 buna ilişkin tek koşul öngörmektedir.

Siyasi partilerin anlaşması ve TBMM’de Anayasa değişikliği için yeterli çoğunluğun sağlanması durumunda nasıl bir yol izlenir? Anayasa değişikliğinin yapılması hangi koşullara bağlıdır?

Cevap:

Anayasa değişikliği ile amaçlananın, AY madde 78’deki koşula ek olarak, genel seçimi ve cumhurbaşkanı seçimini erteleme koşulları getirilmesi olduğunu varsayarsak, bu anayasa değişikliği için son oylamada üye tamsayısının (üts) 2/3 çoğunluğu gerekir. Üts’nin 3/5 ile geçmesi halinde referandum zorunlu olacağından ve anayasa değişikliğinin Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren 60 günlük bir süreç gerektiğinden (3376 sayılı Kanunun 2. maddesi), halkoylamasına gidilmeksizin en kısa sürede anayasa değişikliğinin yapılması belirtilen nitelikli çoğunlukla mümkün olabilir ancak (üts 2/3).

Bir de AY madde 67/sondaki “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.” hükmünün uygulanmayacağına ilişkin bir geçici madde konması gerekir anayasa değişikliğine.

Seçimlerin zamanında yapılması, depremden etkilenen illerden diğer illere geçici/kalıcı olarak göç etmek zorunda kalan yurttaşların eşit oy hakkı bakımından sakınca teşkil eder mi? Diğer bir deyişle depremi yaşayan illerde nüfusun azalması, yaklaşan milletvekili genel seçimleri ve Cumhurbaşkanı seçimleri açısından özel bir önem taşır mı? Güncel durumda milletvekili sayıları neye göre belirlenir?

Cevap:

Cumhurbaşkanı seçimlerinde, 101. maddeye göre, siyasi partiler, siyasi parti grupları ve en az 100.000 seçmen aday gösterebilirken; her ilin çıkaracağı milletvekili sayısı 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu uyarınca, son genel nüfus sayımı uyarınca belirlenen nüfus dikkate alınarak belirlenir.

6 Şubat 2023 tarihinde TÜİK tarafından, adrese dayalı nüfus kayıt sistemi uyarınca elde edilen veriler üzerinden Türkiye nüfusu açıklandı. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, kağıt ortamında bulunan bilgileri MERNİS yoluyla dijital sisteme aktarmaktadır.  Milletvekili sayıları, 2839 sayılı Kanun uyarınca şöyle belirlenir:

Madde 4: Son genel nüfus sayımı ile belli olan Türkiye nüfusu, birinci fıkradaki illere verilen milletvekili sayısı çıkarıldıktan sonra kalan milletvekili sayısına bölünmek suretiyle bir sayı elde edilir. İl nüfusunun bu sayıya bölünmesi ile her ilin ayrıca çıkaracağı milletvekili sayısı tespit olunur (…) Yapılan tespit sonunda, çıkaracağı milletvekili sayısı 18’e kadar olan iller, bir seçim çevresi sayılır. Çıkaracağı milletvekili sayısı 19’dan 35’e kadar olan iller iki, 36 ve daha fazla olan iller üç seçim çevresine bölünür. Bu seçim çevreleri, numara sırasına göre adlandırılır.

Deprem bölgesinde vefat eden vatandaşlarımız yanında göç eden kişilerin durumu mutlaka milletvekili sayılarını etkileyecektir. Bu halde seçim takvimi başlamadan önce YSK, bu verileri güncellemekle, Anayasanın 79. maddesindeki serbest seçimlerin gerçekleştirilmesini sağlama görevi bakımından, yükümlüdür.  Zira seçimlerde kullanılacak oyun bir etkisi olup olmayacağına, oyunun geçerli sayılıp sayılmayacağına dair seçmenlerin yaşayacağı kaygılar, hiçbir baskı altında kalmadan serbest irade ile oy kullanma hakkının ve eşit oy hakkının ihlaline neden olabilecektir (Anayasa Madde 67).

Burada yapılması gereken, göç eden, geçici ya da kalıcı olarak başka yerlere yerleştirilen ve şehrinde kalan yurttaşların kaydının tutulmasıdır/güncellenmesidir. Bu vatandaşlara geçici ikamet belgesi verilebileceği gibi, mükerrer oy kullanılmasını engelleyecek güvenilir yöntemlerle (mesela parmak boyası) seyyar sandık uygulaması da etkin şekilde uygulanabilir.

İllere göre dağıtılacak milletvekili sayısı da eski seçmen kütükleri ile ad hoc olarak oluşturulacak diğer illerdeki kütüklere bakılarak yeniden belirlenecektir.  

Deprem nedeniyle seçmen kütüklerinin doğru oluşturulması, seçim bölgeleri ve kullanılan oyların hesaplanmasında manipülasyonun engellenmesi amacıyla da zorunludur. Seçim sonuçlarını etkilemeye yönelik hukuka aykırı eylem ve işlemler (hareketsizlik hali dahil), gerrymandering denilen ve seçme/seçilme hakkının özüne dokunan, yetkinin kötüye kullanılması anlamına gelir ve Anayasa Madde 14 tarafından yasaklanmıştır.

YSK’nin deprem nedeniyle seçmen kütüklerini tespit edememesi söz konusu olabilir mi?

Cevap:

Kanımızca olamaz. Yukarıda belirtilen yöntemle ve farklı kaynaklardan kontrol edilebilecek (cross-check) kayıtlar temizlenerek güvenilir bir seçmen kütüğü oluşturulabilir. Bunun için gerekli dijital teknik altyapı mevcuttur ve YSK’nin görevi tam da budur. Deprem bölgesinde yaşamını kaybeden seçmenlerin bilgisinin nüfus kayıtlarına işlenmesi ve bu sayede seçmen listelerinin sağlıklı bir şekilde oluşturulması bakımından 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Kanun’un 9. maddesi, merkezi yönetim ve yerel yönetimlere özel yükümlülük yükler. Buna göre; “Valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, muhtarlar ve bütün kamu görevlileri her türlü seçim işleri ve seçmen kütükleri yazımında, seçim kurullarının istediği bilgileri ve belgeleri, gecikmeden, süresinde ve doğru olarak göndermeye mecburdur”.

298 sayılı Kanun’un 36. maddesi uyarınca, seçmen kütükleri adres kayıt sistemindeki bilgilerle oluşturulsa da  6 Nisan 2022 tarihli 7393 sayılı Kanunla, bir düzenleme getirildi. Buna göre;

“Kütük düzenlemesi nedeniyle seçmen hiçbir şekilde oy kullanma hakkından yoksun bırakılamaz. Adresi kapanmış olması sebebiyle adres kayıt sisteminde görünmeyenler, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün adres kayıt sisteminde bulunan en son geçerli adres kayıt bilgileri kapsamında seçmen kütüğüne kaydedilirler”.

Seçmen listelerinin oluşturulması bakımından 298 sayılı Kanun’un 43. maddesi“oy verme gününden 120 gün önce seçmen kütüğünde kesinleşmiş mevcut bilgilere dayanılarak çıkarılır” dese de, mevcut durumda deprem bölgeleri bakımından bu koşulun sağlanması pek mümkün olmayabilecektir. Seçmen listelerinin ilanı ve bunlara itirazla birlikte listelerin kesinleşmesi, seçim takviminin başlangıcı açısından birinci aşamadır. Bu halde ne yapılabilir?

Milletvekili seçimleri bakımından, 2839 sayılı Kanun’un 6. maddesi, oy verme gününden itibaren geriye doğru hesaplanacak 60 gün sürenin ilk gününü seçimin başlangıcı olarak belirlemiştir. Bu halde seçmen listelerinin kesinleştirilmesinde genel kanundaki bu 120 günlük süre karşısında, özel kanundaki 60 günlük bu süre, YSK ve ilgili idarelerin, seçmen kütüklerinin kesinleşmesi amacıyla üzerlerine düşen pozitif yükümlülükleri yerine getirmeleri için son süre olarak kabul edilebilecektir.

Böyle bir takvim, YSK’nin79. maddedeki seçimlerin düzen içinde yönetmek amacıyla gerekenlere hükmetme yetkisi bağlamında mümkündür. Seçim takvimi içerisinde kalarak seçimin gerçekleşmesi sağlanabilecektir.

Depremzedelerin adres taşıma ve geçici ikametgâh bildirim süreçleri nasıl gerçekleşecek? Başka illere göç etmek zorunda kalan seçmenler gittikleri ilde oy kullanabilir mi?

Cevap:

298 sayılı Kanun’un 28. maddesi, seçmenin devamlı oturduğu konutunu, seçmenin adresi ve seçmen kütüğü bakımından veri kabul etmektedir. Bu halde, seçmen listeleri de buna göre hazırlanacaktır. YSK’nin sitesinde çok sorulan sorular başlığı altında verdiği bilgiye göre, nüfus müdürlüklerine ikinci adres/diğer adres olarak yapılan tesciller, oy kullanma bakımından yeterli beyan sayılmamakta ve bu seçmenlerin ilgili diğer adreslerde oy kullanmak üzere, nüfus müdürlüklerine başvurmak suretiyle, diğer adreslerini yerleşim yeri adresi olarak tescil ettirmeleri gerektiği belirtilmektedir. Ancak bu halde ve bir önceki sorudaki süreleri dikkate alarak, gittikleri yerde oy kullanmaları mümkündür.

Bu noktada 2018’de 7102 sayılı Kanunla getirilen iki imkân daha vardır:

Birincisi, hastalığı veya engeli nedeniyle yatağa bağımlı olan seçmenler için sağlanan seyyar sandık uygulaması ve diğeri de seçim güvenliği açısından gerekli görülmesi halinde, vali ya da il seçim kurulu başkanının talebi ile sandıkların en yakın seçim bölgelerine taşınması uygulamasıdır. Oy verme gününden en geç bir ay önce yapılan başvuruyla sandıklar depremde zarar gören yerler karşısında daha güvenli en yakın seçim bölgesine taşınabilir ve bu sayede deprem bölgesindeki kişiler, halihazırda kayıtlı oldukları seçmen listeleri doğrultusunda oy kullanabilirler.  (298 sayılı Kanun, Madde 14, YSK’nin görevleri).

Bu aşamada, Yüksek Seçim Kurulunun mühürsüz zarf ve oy pusulalarına dair 574 sayılı 19 Nisan 2017 tarihli kararındaki gerekçeyi hatırlatmak gerekir: Seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına rağmen, anayasal hakkını kendisinden beklenen yükümlülüklere uygun olarak kullanan seçmenin oyunun geçerli sayılmaması, yönetime katılma hakkının özünü ortadan kaldırır. Sandık ve seçim güvenliğini sağlamak devletin görevidir. Aksi durum, oy hakkına erişmek için vatandaşa aşırı külfet yüklemek olur.

Bu karardan yola çıkarak, YSK’nin deprem bölgesinde yaşayan ya da deprem nedeniyle evlerinden ayrılmak zorunda kalan kişilerin oy hakkına erişmesi bakımından, bu kişilerin sandıklara erişiminin sağlanması dahil gerekli önlemleri alması gerekir. Aksi halde, depremin yıkıcı etkisine, vatandaşlık haklarının ihlali de dahil olur.

Deprem bölgelerinde seçim nasıl gerçekleşecek? Seçmenlerin ulaşabileceği ve gizli oy ilkesini güvence altına alacak sandık çevreleri nasıl oluşturulacak?

Cevap:

Yukarıda belirtilen seyyar sandık uygulamasına ek olarak, güvenli bölgelerde çadırlarda ya da sağlam binalarda sandık kurulları görevlendirilebilir. YSK yapacağı yeni seçmen kütüklerine göre seçim çevrelerini de yeniden düzenleyebilir.

Depremde kaybolan kişiler hakkında nasıl bir yol izlenecek? Bu bağlamda ölüm karinesi ve gaiplik kurumlarının önemi ve farkları ne olur?

Cevap:

Ölüm karinesi ve gaiplik Türk Medeni Kanunu’nun 31. ve 32. maddelerinde düzenlenmektedir:

b. Ölüm karinesi

Madde 31- Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır.

III. Gaiplik kararı

1. Genel olarak

Madde 32- Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.

Yetkili mahkeme, kişinin Türkiye’deki son yerleşim yeri; eğer Türkiye’de hiç yerleşmemişse nüfus sicilinde kayıtlı olduğu yer; böyle bir kayıt da yoksa anasının veya babasının kayıtlı bulunduğu yer mahkemesidir.

Gaiplik kararı, hakları bu ölüme bağlı olanlar için tanınmış bir yasal yoldur. Oysa seçme hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır ve miras hakkından farklı olarak seçimler bakımından kendisine erişilemeyen, akıbetinden haber alınamayan vatandaşlar bakımından, gaiplik kararı alınmasını gerektiren bir durum söz konusu değildir. 

Deprem sonrasında birçok sahipsiz ve kimliksiz defin işlemi gerçekleştirildi. YSK’nin deprem yaşanan ve göç edilen şehirlerde yapacağı yeni seçmen kütükleri ile eski kütükler karşılaştırılarak kayıplar ortaya çıkarıldıktan sonra bulunamayan kişiler için ölüm karinesinin geçerli olması söz konusu olabilir.

Buna ek olarak, 5490 sayılı Nüfus İdaresi Kanunu’nun 31-33. maddeleri arasında ölüm karinesi ve ölü olduğu halde nüfus kaydında gözükenlerin durumu ile gaiplik karinesi düzenlenmektedir.

Nüfus İdaresi Kanunu 31. madde uyarınca, doğal afetler dahil meydana gelen ölümlerin 10 gün içerisinde yetkili makamlarca bildirilmesi zorunludur.

Bu aşamada hem bu Kanun, hem de 298 sayılı Kanun’daki seçmen kütüklerinin doğru oluşturulması hükümleri birlikte uygulanmalı ve kayıtların doğruluğu idare tarafından araştırılmalıdır. Nüfus İdaresi Kanunu 33. madde, mülki idare amirin kolluk aracılığıyla kayıtların doğruluğunu araştırma yükümlülüğü emredici bir düzenlemedir.


[1] Birleşmiş Milletler Anlaşması Madde 51: “Bu Antlaşma’nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi’ne bildirilir ve Konsey’in işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez”.

[2] AY madde 96: “(Değişik birinci fıkra: 31/5/2007-5678/3 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasada başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz”.

[3] Bilkent Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi, “10 İlde Deprem Nedeniyle Gündeme Gelen Hak İhlallerinin Giderilmesi İçin Anayasa ve İdare Hukuku Kapsamında Sorumluluk”, https://ihm.bilkent.edu.tr/wp-content/uploads/2023/02/Deprem-Bilgi-Notu-20-02-202238185.pdf. Bu notta afet yönetiminden kaynaklı pozitif yükümlülükler kapsamında idarenin görevleri detaylıca açıklanmaktadır.

[4] https://www.indyturk.com/node/612606/yskden-elaz%C4%B1%C4%9F-g%C3%BCneykent-mahallesi-muhtarl%C4%B1k-se%C3%A7imleriyle-ilgili-karar (Son erişim tarihi: 10.03.2023).


TR